Ali ATEŞ

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 19 Aralık 2000

 

Şehit Düştüğü Yer: İstanbul Bayrampaşa hapishanesi

 

Doğduğu Tarih: 10 Şubat 1970

 

Doğduğu Yer: Adana

 

Mezar Yeri: Sivas

 

 

 

Ölüm orucu 1. ekibi savaşçısı olan Ali Ateş, 19-22 Aralık katliam saldırısında İstanbul Bayrampaşa Hapishanesi'nde devlet güçlerinin kurşunlarıyla katledildi.

 

Ali Ateş, 10 Şubat 1970’te Adana’da doğdu. Ailesi Sivas Yıldızeli/Kuşak köyündendir. Ailesi maddi sıkıntı ve işsizlik nedeniyle Adana’ya göç etti. Ali, ilk ve orta öğretimimi Adana’da tamamladı. Sırasıyla Bahçelievler ilkokulu, Beşocak ortaokulu, Adana Ticaret Lisesi’ni bitirdi. Liseyi 1986-1987 döneminde bitirdi. 1989’da Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulunu kazandı. Bu okulu 1993 ortalarında terk etti.

Öğrencilik yaşamı dışında çocukluğundan itibaren boş zamanlarımda sürekli çalıştı. Mücadele öncesi yaşamının önemli bölümü inşaatlarda geçti, sıva, duvar, fayans döşeme gibi işlerde çalıştı.

Devrimcilerle ilk olarak daha çocukluk yıllarında tanışmıştı. 80 öncesi Adana Dağlıoğlu Mahallesi’nde oturuyorlardı. Tanışıklığı da burada olmuş, bir kaç kez çeşitli yardımlarda da bulunmuştu.

Lise yılları ve ilk gençlik dönemi feodal arkadaş grupları içinde geçti. Kendi deyimiyle, “polise, şeriatçılara ve MHP’lilere çocukluğundan gelen bir düşmanlığı” vardı. 1989 sonbaharında Hacettepe’de devrimci öğrencileri buldu.

Okulda ve yurtta faşistlerle kavgalar oluyordu. Ali, okulundaki sol kesimlerin faşist saldırılar karşısında yetersiz, insiyatifsiz kaldığını  düşünyordu. Bu nedene ilişkileri kısmen sınırlanmıştı.

Devrimci Sol, özellikle eylemlerinden dolayı onun ilgisini çeken bir örgüt durumundaydı o gün için.

Devrimciliğe fiilen başlama tarihi, 92 sonlarında yoz insan ilişkilerinden kopma ve arayış sonucu oldu. “Lise yıllarında dahil hep kendime “bir insan ne için yaşamalı?” diye sormuşumdur. Yani yaşamın yemek, içmek, gezip tozmak dışında da bir anlamı olmalı diye düşündüm, kendimce bu sorunun yanıtını bulmaya çalıştım. Arkadaşlık ilişkileri benim için önemliydi, insanlarla iç içe olmalı, dürüst davranmalı diyordum ama kafamdaki soruya hiç bir zaman kalıcı bir cevap bulamamıştım. Arkadaş ilişkilerindeki yozluklar, sıradanlıklar, çevremde gördüğüm yaşadığım en yakınındakini bile satan davranışlar arayışımı büyüttü. Üniversiteden itibaren sorunun cevabının devrimcilikte olduğunu öğrenmeye başladım. Arayışın son noktası devrimcilik oldu.”

İlk gittiği yer Devrimci Gençlik’ti. Şöyle anlatıyordu bunu sonraları: “Eşikten içeri adımımı attığım an heyecan doluydum. Dıştan bakıldığında sıradan bir görünümüm vardı. Ama o adım benim içimde bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılması gibi bir durumdu... Kendimi günahkarlıktan vazgeçmiş doğru yola girmiş bir insan olarak hissediyordum.”

Daha sonra örgütlülük içinde görevler aldı. Yazılama pankart asma molotoflama gibi eylemlere katılmaya başladı. Her türlü görev için gönüllüydü. Kendi deyimişle “Çok zaman kaybettiğim için açığı kapatmaya çalışıyordu”...

8 Mart 93’te Ankara Kızılay’da yapılan bir gösteride ilk kez gözaltına alındı. Açlık grevi yaptı, ifade vermeyi reddetti. 93 Devrim Şehitleri kampanyasında 17 Nisan’da Ankara Tavır Bürosunun basılmasında tekrar gözaltına alındı.

94 başlarından itibaren Ankara gençlik alanı sorumlusu olarak faaliyet yürütmeye başladı. Bu arada diğer alanlara da yardımcı oluyor, bazı bölgelerde milis faaliyeti örgütlüyordu.

Ali Ateş, 95 yılı ortalarından itibaren İstanbul silahlı birliklerinde görevlendirildi. 96 Şubatında gözaltına alınarak tutuklandı ve Bayrampaşa Hapishanesine konuldu.

Hapishanede kendini geliştirmeye, eksikliklerini tamamlamaya çalıştı. 96 Ölüm Orucu eyleminde ilk destek grubu olarak 55 gün açlık grevi yapanların arasındaydı. Ve Ölüm Orucuna gönüllülerinden biriydi.

2000’deki hapishane saldırısı gündeme geldiğinde de yine gönüllülerin başındaydı. Ve bu kez bir ölüm orucu direnişçisi olarak ilk ekipte, ön saflarda ölüme yattı. Direniş içinde ölümsüzleşti.

 

***

 

Ali Ateş'in özgeçmiş raporundan:

 

“Devrimcilik beni hayata bağlayan temel yaşam sebebimdir. Devrimcilik yapmadan bir an dahi olsun yaşayabileceğimi düşünemiyorum. Nasıl bir balık suyun dışında yaşayamazsa, ben de içinde şekillendiğim parti-Cephe ailesi dışında yaşayamayacağımı biliyorum. Parti-Cephe benim için hayatın anlamının gizli olduğu bir büyük sırdır. Yaşamı anlamlı kılan güzel kılan her şey o sırda gizlidir. O sırrı bir kez ucundan tuttun mu onurlu bir insan olmaya büyük bir adım atarsın. Sırrın kendisine erdin mi işte o zaman şehitlerimiz gibi kahramanlaşırsın. Devrimci Hareket insanlaştırır öğretir yüceltir. İnsan olmanın güzelliklerini öğretir. Daha fazlasını öğrenmek kahraman şehitlerimiz gibi o büyük sırra ermek en büyük idealimdir. Parti-Cephemiz dünyayı güzelliklerle donatan halkların tek kurtuluş umududur. Halkalara kurtuluş yolunu gösteren öncüdür.”

 

***

 

Ali Ateş'den Partiye:

 “Zaferimiz için ne gerekiyorsa onu yapmak

istiyorum.”

 

Süreç, şehitliklerin kahramanlıkların yaşanacağı zorlu bir süreç. Ben bu sürecin içerisinde kendimi şehit düşmeye hazırlıyorum. Gönüllüyüm bu eylemler içerisinde yer almak, zaferimiz için ne gerekiyorsa onu yapmak istiyorum.

Devrimcilik benim için uzun bir süreden belli bir yaşam tarzı. Devrimcilikten, devrimci saflardan ayrı kalabileceğimi, devrimcilik dışında yaşayabileceğimi düşünemiyorum bile.

Bu zorlu sürecin içimizden bazılarını şehitliğe götüreceğini zafer için daha ağır bedeller ödeyeceğimizi biliyorum. Bu bedelleri ödemeye hazırım. Bu konuda Ulucanlar katliamı sonrası düşüncelerim oldu. Yani hapishaneler açısından belirgin bir çatışma sürecine girdik artık düşmanla bir çatışma anına gidiyoruz. Ben bu sürecin neresindeyim, neler yapabilirim şeklinde. Cevabım kesin ve nettir. Bir kaygım bir tereddüdüm yok. Bu süreç içimizden canlar alacaksa ben buna hazırım. Bu süreç öne atılmak tüm bedelleri göze alarak düşmana saldırmak gerektiriyorsa ben buna hazırım. Zafer kazanmamız düşmanı püskürtmemiz için her şeyi yapmaya hazırım.

Kendimde en büyük güç olarak halkımızı ve yoldaşlarımızı görüyorum. Kendime, neyine güveniyorsun diye sorunca aklıma ilk gelenler deprem görüntüleri, açlık yoksulluk çekenler, analarımız, devrimci yaşamım boyunca tanıdığım yoldaşlar, şehit düşenler ve ‘96 Ölüm Orucu geliyor. Onları çok yakınımda, içimde hissediyorum. Zaferi kazanacağımıza inanıyorum... Zayıf yanlar olarak öne çıkabilecek engel olabilecek beni zafer yolumuzdan ayrı koyacak bir şey görmüyorum. Elbette bunlar kişisel zayıflıkların olmadığı anlamında değil. Ancak bunların hiçbirinin beni yolumdan ayrı koyabilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum. Onların küçüldüğünü ezilip geçileceklerini biliyorum.

Süreçle ilgili tartışmalara başladığımızdan beri kafamda net olarak belirlediğim şey bu süreçte direnmenin ve zaferin önemidir. Zaferimizin Partimize kazandıracakları kafamda çok somuttur. Buradaki diğer hapishanelerdeki ve dışarıdaki yoldaşlarımızı düşündüğümde onların gözlerinin üzerimizde olduğunu görüyorum. Öne atılma görevinin beni beklediğini biliyorum. Ve bu benim şehitliğimle sonuçlansa da kaçınılmaz olarak öne atılmam gerektiğini hissediyorum.

Devrimci yaşamım içinde bu sürecin ayrı bir yeri olacağını düşünüyorum. Öne çıkmam düşman saldırılarını püskürtme de Partimize Cephemize katkı sunmada tüm her şeyimi savaş alanına sürmem gerektiğini biliyor ve hissediyorum. Kafamda sürece ilişkin düşüncelerim net. Sürecin hakkını vereceğime olan inancım tam. Şehitlerimize, halkımıza, yoldaşlarımıza layık olacağımı düşünüyorum. Kafamda bu düşüncelerin coşkusu ve morali var. Bir de kararını çoktan vermiş olmanın rahatlığı.

25 Mart 2000

Ali Ateş

 

***

 

Ali Ateş'in ölüm orucuna gönüllülük yazısından:

 “Bu zaferin mimarlarından biri olmak istiyorum”

 

Ölüm Orucu eyleminin kendi içimizde tartışıldığı, düşünce olarak öne sürüldüğü ilk toplantıdan itibaren kafamdaki düşünce Ölüm Orucu savaşçısı olmak olmuştur. Bu isteğimi bugüne kadar yapılan her toplantıda dile getirdim. Bu yazı vesilesiyle bir kez daha Ölüm Orucu gönüllüsü olduğumu belirtmek istiyorum.

Ölüm Orucu eylemimiz süreç açısından düşmanın tasfiye politikalarını önleyecek, Parti-Cephemize daha hızlı gelişme olanakları sunacak, kısacası süreci tersine çevirecek eylem biçimidir. Düşmanın hücre politikasına verdiği önemi biliyoruz. Yine sürecin bizler açısından hayati önemde olduğunu biliyoruz. Düşman politikasını bozmak süreci bizim lehimize çevirmek bugün biz Parti-Cephelilerin omuzlarına Ölüm Orucu görevini yüklemiştir. Görevi yerine getireceğiz, bu yükün altından da alnımızın akıyla çıkacağız. Ailemiz içerisinde bu yükü taşımaya gönüllü yüzlerce Parti-Cephe tutsağı daha bugünden zaferimizin garantisidir.

Devrimci sorumluluğumun bilincindeyim. Onurlu yükümüzü en ön safta omuzlamak isteyen yüzlerce Parti-Cephe tutsağından biriyim. Ölüm Orucu savaşçısı olmak bu eylemde bedenimi düşmanı vuran bir silaha dönüştürmek en büyük isteğimdir. Devrime giden yolda stratejik bir çarpışmanın en ön safında yer almak, düşmanı yenilgiye uğratmak, Parti-Cephemize zaferi kazandırmak bir devrimci olarak her zaman yerine getirmem gereken bir görev ve en büyük isteğimdir.

Ölümlerimizin düşmanı vuran bir silaha dönüşeceği, şehitliklerimizin yeni devrimcilere örnek olacağı, ölü bedenlerimizin devrim yolunu aydınlatan bir meşale olacağı, bu onurlu göreve seçilmek benim için dünyanın en büyük mutluluğudur.

Ölüme gönüllü olmak, ölüm orucunda yer almak, benim için aynı zamanda kendini tereddütsüz feda eden kahraman şehitlerimize, iyi kötü yüzlerce şeyi paylaştığımız, aralarında olmaktan bir an dahi vazgeçemeyeceğim yoldaşlarıma, beni eğiten geliştiren her koşulda sahiplenen, devrimci yapan Partime karşı duyduğum sorumluluğun gereğidir.

‘84’te, ‘96’da ölümü gülerek kucaklayan Ölüm Orucu şehitlerimizin taşıdığı gücü kendimde hissediyorum. Onların dalgalandırdığı bayrağın daha şimdiden ellerimde dalgalanacağına inanıyorum. Partimiz şehitlerimiz, yoldaşlarımız, halkımız bir kez daha bizlerle onurlanacak, gururlanacak. Bu savaştan da zaferle çıkacağız. Bu zaferin mimarlarından biri olmak istiyorum, şehitler kervanına kendime mütevazı bir yer istiyorum. Ölüm Orucu eyleminde bana da bir yer açın şehitler kervanına beni de katın.

ZAFERİ ŞEHİTLERİMİZLE KAZANACAĞIZ

YA ZAFER YA ÖLÜM

 

Selamlar Saygılar

Ali Ateş

2 Ağustos 2000

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Ali Ateş’i Anlatıyor:

 

Geri